Gidip zam isterdim, yoksa isimi yeni is bulana kadar göz boyayacak kadar yapardim.
Adama hem is ögreticem, hem benle ayni parayi alacak. Yok ya.

Bunu da işin bir parçası olarak görüp öğretirdim. Ben işe yeni başlayan insanlara çok şey anlattım. Bu arkadaşlar bunun farkındalardı ve ayrılırken iyi dileklerde bulunmuşlardı. Ön yargılı olmamak gerekiyor. İyi anlaşacağın biri de çıkabilir. Bu sadece iş konusunda değil, eğitim konusunda da aynı. Lisede bilgisini paylaşan çok sınıf arkadaşım vardı, hepsi iyi yerlere geldi. Bilgi vermekle kendi bilginden kaybetmezsin. Bunun iyilik tarafı da var. Maaşı, CV'si beni ilgilendirmez. Ben insan kaynakları yöneticisi değilim. Şirket kabul etmişse benim yorum yapacağım bir şey yok. İş hayatında zekâ, çalışkanlık, istek önemli. Bunlar varsa bir insanda simitçiye de iş öğretebilirsin. Bir de bir insanın bilgisini sakındığı belli olursa bu hoş olmuyor. Gidip bir gün müdüre bana bir şey anlatmadı derse sen bu işi bilmiyormuşsun algısı oluşacak. Ama iyi eğitim verirsen sen onun gözünde ağırlık kazanacaksın. Aslında iyi eğitim vermek göz dağıdır.

hiçbir şey düşünmezdim. bakış açın sorunlu.
öncelikle bilgili olmanın çok bir anlamı yok, katkın önemli. iş hayatında çok bilgili ama ortamı zehirleyen, katkısı sınırlı insanlar tanıdım. bunlarla kimse çalışmak istemez. bilginle değil, uyumunla iletişiminle ve katkınla anılmak çok daha değerli. Bilgi bir işyerinde birine en kolay kazandırılabilecek şey.
ikincisi: başkasının unvanı, başkasının maaşı şusu busu ile hareket etme. Onlar başkasını ilgilendirir. Başkası CV'sini parlatmış olabilir, kendini olduğundan fazla göstermiş olabilir, bunları herkes bir vadede anlar. Sen kendi maaşına, kendi unvanına bak. Daha iyi bir seçeneğin varsa ise dışarıda onun peşinden gidersin. Eğer kuruma yüksek katkı sağlarsan, (iyi bir kurum) seni terfi eder, unvanını da artırır.
Diyelim adaletsizlikler var ve sabit... O durumda bile başkasına aktarım yapmamak zehirdir. Zehirli olan bilgiyi tecrübeyi kim ne yapsın?

Biraz acı yazmış olabilirim, ama tecrübeli bir abinden bir uyarı olarak al kardeşim.

bakış açın sorunlu +1
meslekte veya o işyerinde yeni başlamış birisine iş öğretmekten zarar gelmez. bir başka kişiye verilen para değil, senin kazancın seni ilgilendirsin. kazancını beğenmiyorsan istifa et onlar düşünsün. tutup başkasını kıskanmanın bir manası yok.

muhtemelen yeni başlayan kişinin potansiyeli senden yüksek ki şirket ona bir yatırım yapıyor. şirket onun şu an için senden az bilgiye sahip olmasını referans almıyor, top noktasının senden yüksek olmasını esas alıyor yani. ona iş öğretmek de senin işinin bir parçası. onu iyi yetiştirmenin de senin kazancına faydası olacaktır, olmalıdır.

Bunun aynısını yaşadım ve yardımcı olmak kararı aldım. Çünkü kendimi küçük bir insan gibi hissettim bunun hesabına düşünce.

Neyse bazı işleri anlattım devrettim vs sonra bu patladı. Aynı şeyi 2-3 defa anlattım yapamadı, eksik yaptı, yanlış yaptı sıvadı. Sonra saldım. Anlatmadım, sorulara detaylı cevap vermedim. Şimdi aldıkları adam ellerinde patladı, öyle takılıyor ortalıkta.

Demem o ki öğrenmeye hevesi varsa belli oluyor zaten ve sizin işinizi rahatlatıyor zamanla. Benim örnekte tam tersi oldu bunu da herkes anladı benden çıktı iş. Kıdem zamanı da bunu söz konusu ettim ve kıdem aldım. Geçen ay da yine iyileştirme zammı aldım. Öyle işte.

ne bildigin degil kimi tanidigin ve kendini ne kadar parlatabildigin cok onemli beyaz yaka dunyasinda. o yuzden baskalarina kurulmak yerine kendini parlatmaya calis biraz, kendini satabilmen lazim. satamiyorsan, allame-i cihan olsan bir ise yaramiyor malesef.

benim şirketimle veya üst yöneticimle ilgili problemim yok, dikkat ederseniz iş yerim değil gelen kişi herşeyi öğretmemi bekliyor dedim, daha çok aklımda sorun yaratan kısım görüşmelerde/işe alım sürecinde bilgisini %90 farklı yansıtmış biri ile ilgili ne düşünürdünüz kısmı.. güvenemiyorum, bir yerde yalan beyana giriyor var olmadığı bir iş tecrübesini var göstermesi ve aynı pozisyona gelmesi bana doğru gelmiyor.

üst yöneticide zaten ilk haftadan sahada iş bilmediğini anlayıp bana kaş göz yaptı, bende işe alımı benim gerçekleştirmediğimi söyledim ama daha detay vermedim kararsızlığım bir insanı işinden etmek veya etmemekle ilgili.

işi bilerek öğretmemezlik gibi bir durum yok sadece etik olmayan davranış sergileyen birine yatırım yapmak alıp yürümesni sağlamak doğru mu, değer mi netleştiremedim , ama kıskanma diyen duyurucu arkadaşta başka bir kafaymış.

birine iş öğretirsen vazgeçilebilir listesine girersin, yukarıdakileri dinleme, kolay kolay bildiğin işi kimseye aktarma .

çok anladığım bi konu değil, friends sevgime yenik düşerek yazmak istedim. Birkaç yıl önce öneri üzerine 1,5 kişilik pierre cardin yatak tercihinde bulundum. yataktan temel beklentim, rahat olması ve uzun vadede bir bölümünün çökmemesiydi. Tek kullanacaksanız beklentimi karşıladı diyebilirim, öneririm, memnunum.

Omurga sağlığı için yumuşak yataklardan kaçınmak gerekir.
Yatağın sert mi, orta sert mi olması gerektiği sizin kaç kiloluk bir cüsseye sahip olduğunuzla ilgilidir. Kaç kiloysanız hangi yatağı tercih etmenizin uygun olacağına dair cizelge internet sitelerinde var mıdır bilmiyorum. İkeanınkinde var sanıyorum. Bunun dışında kalan kısım sizin konforunuzla ilgili.
Aldıktan sonra belirli periyodlarda yatağı çevirerek kullanın ki hep aynı noktaya yatarak aynı yeri deforme etmemiş olun.

İstanbul'daysan Zeytinburnu Yatsan mağazasına git. Her yatağı dene burada. Sana 3-5 yatak gösterirler, sen hepsine bakmak istiyorum de, hepsine bak.

Eski yatağını alacaklar mı sor, bizim almamışlardı bir ton uğraştık attırmak için

yatağı internetten alma. deneyerek mağazadan seç. yatsana gidip sıkıntını iletirsen sana o özellikteki yatakları gösteriyorlar.

valla ben de arıyorum ya. cevap gelirse takip için yazıyorum

forum.donanimhaber.com

bunun için türk telekom faturasıza geçiyorsun. sonra 1 ay falan bekliyorsun ve faturalıya geçmen için uygulamasında sana özel kampanyalar çıkıyor. arayarakta kampanya sunabiliyorlar. ben yapmadım dh de okumustum geçenlerde.

Netgsm diye bir şey gördüm ekşide, onun hakkında bilgisi olan var mı

mevsimsel paket kullanıyorum 6 aylık. kafam rahat

edit: vodafone

kusur oranına göre değişir ama
(bkz: taksirle öldürme)

Anlattığın detay kadarıyla tokat olayı bana hapis cezası gibi gözüktü.

Taksirle öldürme diye bir şey var Baldwin'in olayı buna girmiyor bence, bunu denetlemesi gereken görevlilerin ihmali ama diğeri buna girer bence ama tamamen sallıyor da olabilirim hukukçu değilim çünkü.

Kasit olmayan seylerden dolayi hapse girilmesine cok uzuluyorum.

Depremde yikilan binalari yapmak farkli tabii. Orada herkes deprem tehlikesinden haberdar ve "ee ben bu kadar biliyordum, bunu yapabildim, kotu niyetim yoktu, calmadim" denemez bence ama Baldwin olayinda adamin hicbir kasti olmadigini herkes kabul ediyor ama sanirim "silahi kontrol etmekle yukumlu" deyip ceza veriyorlar.

Verdigim ornekte de iki kisinin karsilikli olarak sakalasmasi soz konusu. Onun yaptigini ben de ona yapiyorum, ben sans eseri dusmezken, o sans eseri dusuyor. Halbuki buradaki kisinin hicbir kasti olmadigina herkes ikna olmus diyelim. Bunlara ragmen hapse girilmemesi lazim ya.

Baldwin taksirle öldürmeden ceza alır. Bence almalıdır da.

Su şakası ceza almaz. Nedensellik bağı yok.

Tokat atma durumunda da hukuka uygunluk sebebi olan rıza, nedensellik bağı gibi husular tartışılır.

Hiçbirinin kesin cevabı yok. Doktrin bu konuları ciltlerce tartışmış sonuca varamamış.

Kimi durumda hiç ceza verilmez, kimi durumda daha az ceza verilir. Hepsi düzenlenmiş hukuk sistemimizde, yeter ki layıkıyla uygulansın.

Nedensellik bağından da öte, asıl mesele objektif isnadiyettir, merak edersen araştırmanızı öneririm.

evet
evet
evet

erty_ksk, o zaman neden dolar almak tavsiye ediliyor? Ne anladım bu işten...

Dolar kuru 3 civarındayken de alış 3, satış 2,90 idi çünkü (örnek).

Uzun dönem için tavsiye ediyorlardır, Bugün alıp yarın satacaksan zaten tavsiye etmezler

bununla da kalmayacak, dolar aldığınız için devlete haraç pardon vergi ödemeniz gerekecek.

Öncelikle soruda verilen alış-satış bilgileri hatalı.

Akbank alış 19.09 satış 18.75 olamaz. tam tersidir.

ALIŞ fiyatı bankanın dolar getirdiğinizde doları aldığı fiyattır. Doları 19 dan bozuyorum diyor.

SATIŞ fiyatı bankanın siz TL verdiğinizde size doları satacağı fiyat. Doları 18.75 ten satıyorum diyor.

Dolayısıyla bu ikisini ters yazmış olmalısınız.

Bankanın satış fiyatı alış fiyatından yüksektir. Gerçek dolar kuru iki rakamın arasındadır. Alırken de satarken de banka kâr eder, bu aradaki makas ne kadar büyük olursa sizin adınıza o kadar negatiftir.

Yazdığınız alış satış doğru olsa dolar alır satar alır satar kâr edersiniz sürekli.

Özetle İnsanlara ilk başta ters geliyor alış dediği senin alış fiyatın değil, bankanın alış fiyatı. TL verip dolar alacaksan satış fiyatına bakman gerek. Elindeki doları bozacaksan alış fiyatına bakman gerek.

Alış satışı ters yazıp, alış satışı da ters anladığınız için şu cümle totalde doğru: "Ben anladığım kadarıyla 19.09 olarak alacağım (gerçekte bu satış fiyatı), 18.75 olarak satacağım (bankanın alış fiyatı). Doğru mu?"

döviz büroları 15-20 kuruş avantajlı satıyor
1000 dolar bozdursan 1 öğün yemek parası

bankalar daha iyi oran veriyor sanırdım
vaktin varsa yedirme o parayı

wct3 org, sitede ne yazıyorsa onu yazdım. Kafam daha çok karıştı.

100 TL'ye dolar almak istiyorum. Alış ne olacak, satış ne olacak?

18.75 olarak alıp 19.09 olarak satarsam kâr ederim. Niye böyle bir şey olsun?

Satis = banka alis olarak da ifade edilebilir. Sorun ya da karisiklik yok aslinda.

Edilebilir derken, bazi bankalar oyle yaziyor ya da ikisini de yaziyor. Anlami budur degil.

dolar alarak kar etmiyorsun zaten. paranın dolar karşısında tl olarak değer kaybını koruyorsun.
kar etmek istiyorsan hisse senedi ya da ticaret, emlak vs gibi bir ortamda paranı değerlendirmen lazım.
dolar alarak para kazanmış olmazsın.
bu hesapta ek olarak kambiyo satış vergisi de var onu da hesaba kat. döviz alırken belli bir oranda devlete vergi ödüyorsun her seferinde. yani dolar 19.09 olunca da zarar ediyor olacaksın. daha da üstüne çıkması lazım.

Soru kısmında "Akbank alış 19.09 satış 18.75" yazılmış, bu ters.
Ters olduğu için kafanız karışmış. Doğrusuna akbank.com a girip bakabilirsiniz:
Alış 18,75 Satış 19,09. Buna göre okursanız sorun kalmıyor.

Banka doları 19.09 dan satıyor: 100 TL ile 5.2 dolar alabilirsiniz.
Aldığınız gibi hemen satmak isterseniz geriye 98 TL alırsınız. Alım satımda da BSMV vs ödersiniz.

Doları 19 dan alıp 20 ye satarsanız o zaman TL bazında elinize daha çok para geçer.

Gelen cevaplar benim bile kafamı karıştırdı:)

Dolar alış satış ifadeleri bankalarda farklı farklı yazılıyor, bilmen gereken yüksek olan fiyattan alır düşük olandan bozdurursun.

Zarara uğramamak ya da kâr etmen için gereken şey sen alırken örneğin 20 liradan aldın sonra dolar yülseldi 23 liraya çıktı, dolayısıyla bozdurma oranı da yükselmiş oluyor ve 20 liraya aldığını 21 liradan bozdurabiliyorsun.

Tersi de mümkün 20’ye aldın ama dolar düştü bozdururken 18 oldu gibi.

Döviz alıp kenara attığında aslında para değer kaybetmesin diye yapmış oluyorsun. Bu iniş çıkışlarda bazen tl değerleniyor bazen dolar. Sen düşük kurdan alıp ilerleyen zamanda yüksek kurdan satma imkanı bulursan zarar etmemiş ya da o anli piyasaya göre bir miktar kâr etmiş oluyorsun. Ama epeydir döviz kâr unsuru taşımıyor en azından kenarda dursun diye almak mantıklı olabilir. Zaten vergi de gelince tadı kaçtı

Roketin dediği de doğru tek başına dolar yatırım unsuru değil ama tlnin değer kaybettiği zamanlarda belki zararını önlemiş olursun.

O zaman son olarak şunu sorayım. Faiz mantıklı mı?

hakim savcılık düşünmüyorsan devam.

edit: daha genel haliyle tüm kamu diyebiliriz hatta. bi şey daha ekleyeyim, ünv 2 oturmuş bir siyasi görüş için bence çok erken bi zaman. şahsen ben ünv 2'deki görüşümden çok uzak bir noktadayım mesela. bence acele etme derim.

@bos dusunce balonu, arkadaşım 20lerinde değil, 30larinda. Üniversite işi yaniltici olmuş. :)

Bir Afganistan depreminde, 63 gün sonra çıkartılan kadın varmış.

@john haberin linki var mı? gerçekse bile o baya buzdolabının yanında falan sıkışmıştır yani bir insan fiziksel olarak aç susuz 63 gün yaşayamamalı. normal şartlarda bir insanın böyle bir durumda yanında en fazla 1 şişe su 1 paket de atıştırmalık bir şey olur.

Abi o Afgan kadın sanırım depreme mutfakta yakalanmıştı, yani yiyeceğe içeceğe erişimi vardı, o büyük bir avantaj.

yukarıda yazıldığı gibi pakistanlı birisinin akıllara ziyan doğruluğu tartışmalı bir rekoru varmış, geçtiğimiz günlerde de bir başkasının haiti depreminde iki hafta sonra çıkarıldığı yazılmıştı. bu tabi bulunulan yer, battaniye olup olmaması, uyuyarak geçirip geçirmeme gibi pek çok faktöre bağlı. ben tüm iyi ihtimaller bir araya gelmesi halinde 10 gün olarak görüyorum en fazla.

Abi bir de açlıktan kimse ölmez, yani açlık halinde çok uzun süre hayatta kalabilirsin en zayıf insanda bile bi 5-10 kilo yağ olur bunları kullanır vücut 90bin kalorilik enerji demek bu, ayrıca kas proteinleri de beyin ve kalp için şeker lazım olduğunda şekere dönüştürülebilen aminoasitler içerir ama su yoksa mümkün değil yani hayatta kalmak böbrek komplikasyonları başladığında direkt ölürsün, 10 gün sonra sağ çıkanlar gerçekten mucize yaratmış olur ama onların da sonradan hayatta kalması yine mucize olur.

türkiye için rekor 187 saat sanıyorum. erzincan depreminde bir afetzede kurtarılmıştı 187 saat sonra. umarım bu rekor aşılır bir çok insan daha sağ çıkarılır önümüzdeki saatlerde. sağlıkçıların dediklerine 9-10 gün dayanabilen insanlar oluyor az da olsa. bu tabi oldukça kişisel bir durum. kimi 10 saat susuz kalamazken kimi bünyeler 9-10 gün dayanabiliyor.

ekstrem örnekleri dışarda tutmak lazım. su ve gıda erişimi rahatsa ve hava şartları da müsaitse bu süre verdiğiniz örnekteki gibi 63 günlere falan bile çıkabilir.

@kaleci açlıktan ölünmez belki ama mineral vitamin alımları 0'a düşünce bağışıklık çöker, hastalıklar olabilir, psikolojik boyutu da var işin tabi. vücudun metabolizmayı çalıştırabilmesi için gerekli enerjiyi elde edememesinden değil de başka sebeplerden ciddi sıkıntı verir diye düşünüyorum açlık.

@pardus 1939 erzincan mı? haber linki varsa atabilir misiniz?

enkazdan çıkarılıyorda sonrasını kimse söylemiyor. bu kişiler sonrasında kaç gün hayatta kalabiliyor. bir çoğu akut böbrek yetmezliğinden hastanede hayatını kaybediyor.
kurtulanların sağ kalma oranı bilinmiyor.

belki çevresinde yiyecek bulunanlar uzun süre hayatta kalabilir ama sıkışık durumda hareketsiz kalanlar veya bir uzvu sıkışanların bu kadar süre hayatta kalmasının imkanı yok.

tayland'da mağarada mahsur kalan çocuklara 10 gün sonra ulaşılmıştı sanki.

yalnız o filmde adam kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde tek başına sıkışmıştı. karşılaştırma anlamsız olmuş.

bizde rekor erzincan depremi, dünyada da o 63 gün kalan kişi.

@candide niye anlamsız? ben insan fiyolojisinin aç susuz hareketsiz dayanabileceği süreleri sordum işte ha kanyonda ıssız bir yerde sıkışmışsın ha şehir merkezinde bir enkazda. kurtarılma şansından falan bahsetmiyorum ki.

@elorelia evet onun filmini görmüştüm ama izlemedim. su ve yemek stokları var mıydı orada mahsur kalanların?

şimdi baktım. mağaradan damlayan suları içmişler. ama yiyecek konusunda farklı haber ler var. bazı haberlerde biraz atıştırmalıkları var diyor bazı haberlerde without food diyor. emin olamadım ben de.

@semaforo de medianoche

1992 Erzincan Depremi, 187 saat

www.cnnturk.com

@semaforo psikoloji insanın hayatta kalma süresini oldukça etkileyen bir şey. o yüzden yaşamın olmadığı yerde sıkışmak ile deprem enkazında sıkışmak çok farklı.

Ziraat, yoksa World

şu an axess bence.

Axess plat kullanıyorum memnunum

elbistan'da da aynı durum var, elbistan'dan da ceyhan doğuyor. şahin tepesindeki (sudan uzak) yeni evlere bir şey olmadı, su boyundaki yerler ağır hasar gördü. yıkılan binalar yaklaşık 1/3'ü.

Emin olmamakla birlikte tahminim su yatağı olan yerde zeminin daha yumuşak olması ve temellerin usulüne göre yapılmaması yüzünden gerçekleştiği yönünde

Oralar gevşek zemin ancak imar izni verildi diye biliyorum. Normalde Antakya'da yerleşim yukarılardaydı.

Maraştan sonra Ekinözü İçmeler üzerinden bir yol daha var ama km olarak daha az gözükse de kullanmayın. Trafik yoğun olsa da Maraş-Göksun-Afşin istikametindeki yol çok daha iyi. Elbistan-Darende ve Elbistan-Nurhak yolları kapalı, Göksun yolu şu an için açık, radyoda da sabah o şekilde aktarıldı.

twitter.com

Endişelen kişilere teşekkür ediyor. Sanırım parmağı ile ilgili bir sorun var, hastaneye gitmiş.

İlginiz için teşekkürler, Romi parmağını arabanın kapısına vurdu. Hastaneye gittik, kötü bi hastane, sırtımda taşıdım onu vs vs vs.

Google çeviri ile fotoğraftan yazıyı çevirebilirsinizi, devamını yazmaya üşendim.

걱정해주셔서 감사해요
로미가 차문에 손가락을 싫어서
• 병원에 다녀왔어요
처음 찾아간 병원이 너무 형편없어서 옮겨 다니느라
업고 안고 정신이 없었는데
다행이 로미도 많이 놀라지 않고 침착하게 치료하고 검사해줘서 너무 고마웠어요
약간 손가락에 미세한 골절이 의심되기는 하지만 일주일 정도 후쯤 정확히 보여서 정밀검사
하기로 하고 돌아왔어요
1 얼마나 놀랐는지
너무 미안하고 대신 아파주고 싶어요 다행히 지금은 잘 놀고 있어요
걱정해주셔서 감사합니다

Bu yazıyor.
John +1

çok iyi konuşmak mümkün, native konuşmak imkansız.

ek soru : uzun yıllardır abd / ingiltere / kanada gibi ülkelerde yaşayan birisi varsa sonradan öğrenmiş birisinie göre bu arkadaşın ingilizcesine 10 üzerinden kaç verir merak ettim.

bos dusunce balonu+1

aksan illa kendini ele veriyor fakat

ciplak olani mi diyorsun, Turku mu? Herneyse 9. senem Ingiltere bu arada. Amerikan ingilizcesinden nefret ettigim icin herhangi bir puanlamada bulunamayacagim. Akici konusmak, native seviyesine cikmak hic de zor degil. Oncelikle native'lerle takilmali, calismalisiniz. Gocmen mahallesinde yasayarak olmaz. Olur ama zaman alir, extra calisman lazim. Oncelikle Amerikan mi Ingiliz ingilizcesi mi onu belirlemen lazim biz Turkler karma konusuyoruz, karma konusan native olmaz. Ingilizce fonetik alfabeyi bileceksin, tum sesleri bileceksin, ae, schwa, ng, th, w vs. Gramer Allah'in emri. Akici ingilizceye giden yolda bir suru trick var zaten. Telaffuzunu duzelttiginde seni native saniyorlar. Would you like=wucu=ci , do you =cu, did you= dici falan. Contraction ve weak formlari ogrendiginde yolu yarilamis oluyorsun. Deyimi, unlemi, slang, phrasal verb'u'i bir suru calisilmasi gereken yeri var muhakkak. Bu arada bizzat yabanci ulkede yasamiyorsaniz native seviyesine gerek yok sanki. Ama ben sahsen 10+ yil y.disinda yasayip native seviyesinde konusamayan kisiyi yadirgiyorum nacizane, yadirganmali da. Eskisi gibi kaset, textbook devrinde degiliz, youtube'da bile yuzlerce egitim veren kanal var, su duyuruya cevap yazip degerlendirmistim zamaninda british ingilizce ogreten youtuberlari: www.eksiduyuru.com

mukemmel konuşmuyo çunku aksan sıfır. adam sadece akıcı konuşuyor. bunu ingilizcenin konuşuldugu ulkelere yerleşmeden bile başarabilirsin.

bu vasat adamı geçerek soruya yanıt vermek gerekirse aksanlı ingilizce konuşmak mumkun. amerikada asistanlık yapıyorken bunun egitimini almıştık. uzun sure bu egitim devam ederse gayet iyi sonuçlar alınıyor. bilgisayar yardımıyla senin ses pinchinle olması gereken pinch degerinin genligi eşleştiriliyor bilg.a konuşurkn, sen de ona göre konuşmanı kelimelerindeki vurgu hecelerini duzeltiyosun. zor mu... hem de nasıl :D en azından benim için öyleydi.

Gayet mumkun. Yani sunu yaparsan olur diye bir yontem vermek gereksiz ama tecrubelerden yola cikarak ingilizceyi buyuk oranda universite hazirlikta ogrenmis biri sonraki 15 sene anlamli bir sekilde hayatinin parcasi yapmissa akici konusabilir. Kulturel olarak ilgi duymak onemli.

Aksan takintisi veya "native konusmak" falan bunlar biraz havada kalan seyler. Bir insan okur, yazar, egitimli insanlarla konusa konusa/dinleye dinleye akicilik kazanabilir ve "articulate" olabilir mi? evet. yoksa full new york'da dogmus buyumus cnn spikeri formuna gecmek elbette ki cok olasi degil. sanirim "aksanin ele verir yeaa"dan kasit genel olarak bu.

10+ yildir Ingilizce konusulan bir ulkede yasiyorum. Enes Yilmazer'in videolarini da denk geldikce izliyorum. Cok akici bir Ingilizcesi var, ama 17 yasinda universite icin ABD'ye tasinan birisi icin olmasi gereken bu.

Aksan konusuna gelirsek de akici konusmasina ragmen aksanindan Turk oldugu anlasiliyor. Ama bu kotu bir sey degil, nedense bu aksan konusunu Turkler cok kafaya takiyorlar. Fransizindan Italyanina, Rusundan Hintlisine her ulkenin insani Ingilizce konusurken aksana sahip, bu da cok normal. Hatta Irlandalisindan Iskocuna, Ingilizine kendi aksanlari var. Daha da ote, ayni ulke icinde Texaslisindan New Orleanslisina aksan farki var.

O yuzden aksana degil akici konusmaya bakmak odaklanmak daha dogru olur.

Soruya gelirsek de, Enes Yilmazer gibi konusmak mumkun ama ustu ciplak native abi gibi konusmak cok zor. Universiteden itibaren yurt disinda yasana, esi Ingiliz olan tanidiklarimda bile ilk basta olmasa da bir sure sonra bir kelimenin telafuzundan Turk oldugu anlasiliyor, ki anlasilmasi da normal cunku Turksen Turk oldugun anlasilir (herkes anlayabilir mi o ayri konu).

ingilizce konuşulan yerde doğup büyümemiş olmasına rağmen kendisi söylemeden abd'li/ingiliz olmadığını anlayamadığım insanlar oldu. ha ben yabancıyım tabii ki, ana dili ingilizce olan biri belki daha rahat fark ediyordur ama mümkün. olabiliyor. küçük yaştan beri öğreniyorsa ve telaffuz konusunda ekstra dikkat etmişse olur zamanla.

olanı takdir ederiz elbet ama olmaması da kayıp değil. bir yabancı olarak dili aksanlı konuşmaktan doğal bir şey yok. bu ayıp değil, beceriksizlik veya bilememezlik değil. sofia vergara gıcık gıcık konuşunca eriyor millet. ya da bir yabancı türkçe konuştuğunda nasıl hoşumuza gidiyor, sempatik buluyoruz.

hiç zararı yok aksanın. çünkü aksanı eleştirmek, anası babası türk olan adama "sen niye ingiliz değilsin?" demek gibi bir şey... dili düzgün kullanıyorsan ve söylediğin anlaşılıyorsa iyisin demektir. fazlasıyla yeter.

@sertac akin tam olarak istediğim cevaptı aslında, ben de aksana takılmıyorum hiç 1.5 senedir ingiltere’de yaşıyorum. herkes pata küte konuşuyor ben de öyle. anlaşıyoruz finalde güzel, ama benim merakım sonradan üstü çıplak abi gibi gibi konuşulur muydu.

@thetruenorthstrongandfree bence de 10/10, beğenmeyenleri görünce baya şaşırdım hatta. ilginç..

bi video vardi sabanci universitesinde amerikali degisim ogrencisinin ingilizcesi begenilmemisti ekside, cunku turk sanmislardi o aklima geldi haha.

simdi ana dilin hangi dilse sesleri cikarma aliskanligin da ona gore oluyor. havlulu abiye dikkat edersen genizden konusuyor, dikkat ederseniz sesli harfleri hiriltili cikiyor cunku amerikalilar ingilizceyi cok genizden konusuyor. biz turkceyi agzin on bolgesiyle konusuyoruz daha catlamali patlamali bir dil. sesi geriye almayi ogrenmeden native gibi duyulmak zor videodaki arkadasin da native olmadigi bence buradan anlasiliyor. ruscada palatalization denen olay var. her dilin kendi muzigi var.

bir de kelimelerin dogru telaffuzundan ziyade dilin melodisini yakalaman lazim. bu da neck_and_neck'in dedigi gibi kelimeleri birlestirme bozma ile alakali. her dilde kullanilmayan sesler var. ingilizce konusan cogu turk th, wh, tw gibi sesleri cikaramaz.

benim gozlemim lisansi burada okumus turkler'de bile native olamiyor. o yuzden lise ve oncesinde gelmek sart. aksan kasacagim diye akiciliktan feragat etmeyin diyerek sonlandiriyorum.

13 yasinda ve 17 yasinda amerika'ya yerlesen iki turk kardesten kucugu atletli dayi gibi, buyugu enes gibi konusuyor.

15 gibi yerleşmişse gayet mümkün. Liseyi TÜrkiye'de %100 ingilizce ve kaliteli eğitim veren bir okulda okumuşsa, sonra üniversiteyi de %100 ingilizce okumuşsa bu seviyeye ulaşılabilir.

Hiç yurtdışına çıkmadan en iyi özel okullarda okuyup bu seviyeye çıkan var.

22 senedir kanada'dayim.

bu elemanin ingilizcesi native degil soyliyim, bu eleman anadili baska bir dil olan ama ilkokul cagindan beri yurtdisinda yasayan biri gibi konusuyor denebilir. Biraz da amerikan aksani yapmak icin ozen gosterdigini dusunuyorum.

anadili gibi konusanlarin (ornek: dr. oz), anadilleri kirik oluyor zaten. Bu elemanin turkcesinde aksan yok.

Ozetle

1)bir ESL icin ingilizcesi 10/10 ama native degil. Native bambaska bir olay.
2)Sonradan boyle konusulabilir mi? - Evet.

cooperr abi tamamen yanlis anlamissin, soru bi turk'un sonradan ustu ciplak abi gibi konusup konusmayacagi :)

@ garavel

haha aslinda sorunun cevabi verdigim cevap icinde de var.
kisaca - hayir.

Üç yıldız mı ne öyle bi firma vardı, onun otobüslere biniyorsun AŞTİ'den, Polatlı garda indiriyorlar.

tüm eskişehir otobüsleri de polatlıdan geçer. aştiden sorup binin birine. tren garı ters zaten, hem de sincana kadar tren de yavaş gidiyor. otobüs daha kolay olur.

kime sorsan gösterir zaten. güvenliklere de sorabilirsin.

İstanbuldan Eskişehire, Eskişehirden Polatlıya bilet alın. Ankara-Polatlı 45 dk-1saatlik yol, boşu boşuna 2 sefer git gel yapmayın.

eskişehir'den git +1
ankara'dan manasız uzak

eskişehir'den git +2. ben onu düşünemedim. bu yol daha mantıklı.

cok nadir, ki amerikada toplu tasima hemen hemen yok gibi bir sey. deniz toplu tasimasi dusununce istanbul izmir canakkale falan haricinde turkiyede de nadir.

cevap: trainwreck filminde amy schumer staten island'dan manhattan'a gidiyordu feribotla.

boston'da duck tours var sayılır mı?

youtu.be

maid dizisinde vardı galiba, netflixte var

Eskilerden Perfect Strangers (Muhteşem İkili) dizisinin açılış jeneriğinde Balki bir gemiden Hürriyet Heykeli'ne bakarak sırıtmaktadır.

Grey's Anatomy'de vardı

Fatal attraction vardı, gemide başlıyor.

turist vizesinden bahsediyorsanız herhangi bir belge istemiyorlar şengendeki gibi. fakat "başvurunuzu destekleyeceğini düşündüğünüz tüm dokümanları görüşme için yanınızda getirebilirsiniz" diye de bir hatırlatma yapıyorlar.

aslında "gerekli" diye bir şey yok. diğer arkadaşın söylediği gibi ulaşılabilen tüm dökümanlarının interview sırasında bir dosya halinde yanınızda bulunması, eğer istenilirse talep halinde bankonun altından görevliye uzatılması şeklinde süreç işliyor. ben yanımda 40-50 kadar evrak götürdüm (apostilli adli sicil kaydına varana dek), tek bir evrağıma bakmadan onayladı.

bu arada interview demisken %99 vizenin verilip verilmeyecegi interview'dan once kararlastirilmis oluyor zaten. interview'da sana ya pasaportunuz 1 haftaya ulasir veya administrative processing'e koyduk, cikmaz ayin onbesine kadar beklersiniz tarzi bir sey diyorlar. genelde meraminizi ifade edin tarzi bir diyalog imkani yok.

el cevab: starbucks'ta parasina degen tek urun olarak:
ristretto
tabi ki de

Flat White için gidiyorum yalnızca. Herkes memnun kalır, evde de yapması görece zahmetli.

Decaf Ice Latte

toasted vanilla oatmilk latte, abd'de yeni satılmaya başladı türkiyede var mı bilmiyorum.

ristretto bianco kesinlikle+1
berry hibiskus soguklardan tercihim

soya sutle espresso frapuccino.

tatlı içecekleri seviyorsan: white chocolate mocha

bunu söylerken de kendimi tiki plaza çalışanı gibi hissediyorum ama seviyorum bu kahveyi açıkçası :)

kahve içmek istemezsen cool lime güzel gelebilir.

Ristretto bianco>cortado>latte>misto oluyor benim siralamam. Eskisi kadar sık gitmedigim icin tercihimi ristrettodan yana kullaniyorum genelde.

belli bir tarih var ya askere gitmek üzere şubeye başvurduğunuz. o tarihi gelmiş ve başvuru/tecil vs. yaptırmadıysanız, yok saydıysanız yani, bedelli askerliğe başvuramıyorsunuz.

mesela 1.1.2020'de lisans mezunusunuz. 2 yıl teciliniz var. 1.1.2022'ye kadar askerlikle ilişiği yoktur gözüküyor. o tarihe yaklaşınca size bir mektup geliyor. atıyorum 1.2.2022'ye kadar şubeye gelmeniz lazım diye. o tarihe kadar gitmediniz ve o tarihten sonra bedelli başvurusu yaptınız ise geçmiş olsun.

@brakgn yanıt için çok teşekkürler. benim tecil 15 eylül 2022'ye kadar hocam, sanırım o kağıdın gelmesi için biraz erken (inşallah öyledir:)). henüz gelmedi çünkü.

öyle bir kağıt gelmiyor. en azından bana gelmedi tecilin bitecek diye.

bedelli yapmak istiyorsanız ve 15 eylül teciliniz için son gün ise ağustos ayında en geç başvuruda bulunmalısınız.

Yoklama kaçağı veya bakaya kalmanız halinde bedelliye başvuramazsınız. Yoklamadan kastedilen üç işlem var: 1. E-devlete girip yoklama başvurusu yapmak (fotoğraf boyutu 250kb ile sınırlı, bu genelde problem oluyor), 2. Aile hekimine gidip askerlik muayenesi olmak 3. Sağlık sıkıntısı yoksa yine e-devletten hizmet tercihi yapmak. Bedelli gitmek istediğinizi 3. Aşamada beyan ediyorsunuz, parayı da başvurudan itibaren iki ay içerisinde ödemeniz gerekiyor. Bu üçünü tamamladığınızda yoklamanızı yapmış oluyorsunuz.

tecili yapan kim? okul mu sen mi? sensen herhangi bir subeden halledebilirsin. tecili okul yapti ise okula dilekce vermen lazim. en son boyleydi.

öncelikle şunu belirteyim. senin şahsi dosyan yerel askerlik şubende bulunur, yani kimlikte yazılı olduğun il ilçe askerlik şubesi(eğer askerlik şubesi yoksa başka bir il ilçenin bünyesinde olabilir). fakat bu durum ikamet ettiğin yerde işlem yapamayacağın anlamına gelmez, ikamet ettiğin yerdeki askerlik şubesi senin işlemlerini yerel askerlik şubene göndermekle görevlidir.

fakat bahse konu işlem için ne ikamet ettiğin yerdeki askerlik şubesine ne de yerel askerlik şubene gitmene gerek var, kendi başına kolaylıkla halledebilirsin.

anladığım kadarıyla devam etmekte olan bir tecilin var, bu bedelli için önemli çünkü yoklama kaçağı/bakaya durumda olanlar bedelli askerliğe müracaatta bulunamazlar.

yapman gereken işlemler şu şekilde:

1. yoklama (e-devlet)
bu kısım askere gidecek bütün yükümlüler için standart (bedelli giden de bunu yapıyor, kısa dönem de vs). e-devlet'e girip yoklama başvurusu yazıyorsun, soruları cevaplıyorsun. askeriyeye uygun, ciddi bir fotoğraf yüklüyorsun. genellikle fotoğrafta sıkıntı yaşıyor insanlar, 250kb'tan düşük olması isteniyor. boyutunu bilgisayarda düşürüp öyle yükleyebilirsin yada birisine gönder whatsapptan boyut düşer.

2. muayene
aile hekimine gidiyorsun. askere gideceğini belirterek muayene oluyorsun. askerliğe engel bir sağlık problemin varsa aile hekimine belirtiyorsun. aile hekimi gerekli görürse hastaneye sevk ediyor. eğer sağlamsan bir rahatsızlığın yoksa askerliğe elverişlidir diyor, bir kağıt veriyor. bu kağıdı askerlik şubesine götürmene gerek yok çünkü sistem entegre, askerlik şubene düşüyor.

3. hizmet tercihi (e-devlet)
yoklamanı yaptın, aile hekimine de gittin. artık son aşama hizmet tercihi. bedelli gideceğini belirteceğin kısım burası. e-devlet'e girip askerlik hizmet tercihi yazıyorsun. soruları cevaplıyorsun. bedelli askerlik için ayları sıralıyorsun. illa seçeceğin ayda gideceksin diye bir kaide yok ama genellikle seçtiğin ayda gitmeni sağlıyor msb.

hizmet tercihini tamamladıktan sonra devlet bankalarına yada mal müdürlüğüne gidip bedelli tutarını yatırıyorsun. Her memur zammında zam gelir, 1 ocak gelmeden bedelli ücretini yatırmaya bak. yatırdıktan sonra dekontu da şubene götürmene gerek yok ama teyit amaçlı telefon edebilirsin askerlik şubene(yerel askerlik şubeni ara).

yapacağın tüm işler bunlar. bunları yaptıktan sonra ocak ortasını bekleyip asal genel müdürlüğü duyurular ekranını takip edeceksin. ocakta hangi grupta nereye gittiğin belli olacak. teslim olacağın zaman yine e-devletten covid anketi dolduracaksın, belirlenen günlerde test vereceksin, yol paranı ptt'den alıp sevk belgenin(yüsem/sülüs) çıktısıyla birliğine teslim olacaksın, hepsi bu.

varsa başka sorun ulaşabilirsin.

kapitalizme karşı savaşan kişiler olarak görüyorlar.

spoiler spoiler spoiler spoiler spoiler spoiler

3. sezonda zeplinlerle halka para dağıtıyorlar o da gözlerinde kahraman olmalarını sağlıyor biraz.

spoiler spoiler spoiler spoiler spoiler spoiler

Çünkü dizi. Gerçek hayatta olmayacak saçma sapan şeyler. Dizinin bu kadar sevilmesine anlam veremiyorum.

--- Spoiler ---

İkinci sezonun sonlarına doğru Tokyo isimli karakter 40 kişilik özel tim ekibinin arasından motosikletle darphaneye doğru gidiyor ve inanır mısın 1 kurşun dahi isabet etmiyor. Kevgire dönmesi lazım o hatunun orda.

--- Spoiler ---

Bu sahneyi izledikten sonra ikinci sezonu bitirmiş olmak için bitirdim. Bi de profesör var. Olabilecek milyonlarca farklı olasılığın hepsini akıl edebilen biri. Böyle karakterleri de hiç sevmiyorum. Prison Break'te de Michael Scofield vardı. Orda da olabilecek her şeyi önceden akıl ediyordu eleman. Süper zeka falan hepsi OK. Ama dördüncü sezonda herif rüyasında görüyodu gitmesi gereken yeri. Oha aq.

İSPANYA halkı demokratik ve hukuk bir devleti ancak rio'ya işkence ediyorlar ve bunu tüm insanlığa izlettiriyorlar ve onlara karşı biraz daha sempati duyuyorlar.

--spoiler--
1. ufak yaralamalar olsa da sivilleri öldürmüyorlar tepki görmemek için
2. "bak biz bu parayı çalmasaydık da senin cebine girmeyecekti bu para, zaten yiyen yiyor bi şekilde" mesajı empoze ediliyor
3. son sezonda gökten para döküyorlar
4. ilk soygun dünyada o kadar gündem oluyor ki, soygun sonrası tayfanın hepsi ünlü oluyor. bu da beraberinde ilgiyi getiriyor.
5. soyguncu tayfa soygunları gerçekleştirirken devletin ve polisin kamuoyundan gizlediği yanlışları da bir bir ortaya döktüğü için insanların hoşuna gidiyor
6. dali maskesi bir bakıma vendetta olayına dönüşüyor.

senaristler öyle yazdıkları için

tut şunun ucunu döşeyelim abi

www.youtube.com

akbank reklamı
www.youtube.com

nil karaibrahimgilli hazırkart reklamı
www.youtube.com

son dönemlerden, peak
www.youtube.com

cem yılmaz opet reklamı
www.youtube.com

cem yılmaz alaturka reklamı
www.youtube.com

25 yaşındayım, ilk bunlar geldi aklıma.

hakem golumuzu yedi Evin ana, gelin, gelin evin ananizin corbasindan icin
bir bilmecem var cocuklar cayda kahvaltida yenir ......
onlarin anlayisi forklii, kulturu forklii
macips her maca gidiyor her macta yeniyor

Cok vardi da bunlar aklima geldi bir cirpida olumlu olarak
7-8 yildir tv izlemiyorum, yeni donem yok hic aklimda

On yüz bin milyon baloncuk (ilk hali)

cola turka reklamı www.youtube.com

cem yılmaz telsim reklamı www.youtube.com

kemal sunal ekolay reklamı www.youtube.com

sheer driving pleasure www.youtube.com bu reklami cok basarili bulmustum zamaninda

babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?

alo garanti
www.youtube.com

cep bank
www.youtube.com

cola turka
www.youtube.com

nil karaibrahimgil - özgür kız reklamları

Fiat palio
youtu.be

(Bisikletli efsane reklam:))

Anadolu Sigorta-Street Fighter reklamı

www.youtube.com

aganiginaganigi

:)

kemal sunal'lı e-kolay reklamları.

Macar dansı eşliğinde, arabadan robota dönüşen (ya da tersi) Citroen reklamı.

Akyaka taraflarında sedir adası var. Şimdi google map'te baktım sideyri adası yazıyor. Burayı sevmiştim. Belki günü birlik ziyaret edebilirsin.

Marmaris'te mavi pide'ye uğramanı öneririm. kahvaltısı müthiş.
selimiye'de de paprika'ya uğrayıp hashasli tatlilarindan yemeni öneririm.
yuvarlakcay yeşil vadi restorana da bakmak isteyebilirsin.
ciftlik'teki Rafet baba restoran da deger meze denemek istiyorsan menüsüyle oldukta hos.

aktur camping'n denizi müthişmiş, yer olmadıgı icin kalamamistik.
kumbuku, palamutbuku, hayitbuku de denize girilebilecek güzel yerlerden.
fethiye icin yanlış hatırlamıyorsam camp caretta kamp yeri oldukta güzeldi.

1. İzmirden kuşadası-davutlar’a geçip sevgi plajına beleşe çadır kurabilirsin; duş var, wc 1 lira, büfeler 2.5 liraya telefon şarj ediyor, yakınında migros var, plaj kum, günübirlik trekking veya yüzme amaçlı dilek yarımadasına geçilebilir. Tek sıkıntı günübirlikçiler.

2. Akyaka’da akyaka orman kampını biraz geçtikten sonrası çınar’a gelmeden (akbük yolunda) solda güzel bakir bi alan var. Şu sıralar bayram tatili nedeniyle kaynıyor olsa da bayram sonrası sakinleşir. Duş wc yok, en yakın market akyaka merkezde. Bu sıkıntılar haricinde güzel mekandır.

3. Marmaris Hisarönü-Orhaniye arasında kamp kurulabilecek güzel koylar var. Hisarönü son durağa da kurulabilir ama sağlam rüzgar alan bi yerdir, market yakın, kahvaltı/yemek/duş ve tuvalet ihtiyacını yakınındaki ela otelde karşılayabilirsin, halit abi yardımcı olur ve fiyatları makuldür. Markette ücretsiz telefonunu şarj edebilirsin. Günübirlik trekking olarak kızkumu’na yürünebilir. Reflektörlü yeleğin varsa iyi olur yürürken. Dolmuşlarla turgut şelalesine de gidebilirsin ama çok bi esprisi olan bi yer değil.

4. O bölgenin incisi selimiye köyüdür. Şelaleden sonra bozburun istikametine devam ederek ulaşabilirsin. Köyün sonunda cennet koyunun kıyısında bir plaj var. Oraya çadır kurabilirsin ama gündüz kaldırtabilirler. Selimiye merkezde bahtiyar restoranda 11-12 liraya denize sıfır tabldot yemek yiyebilirsin. Çevre koyları dolaşan güzel tekne turları da düzenleniyor selimiyede, kenan imirzalıoğlunun sattığı evi sor, herkes gösterir, onun önündeki tekne. Yemek dahil yaklaşık 100 lira.

5. Fethiye ölüdeniz faralya’da sahile çadır kurabilirsin. Sezonda işletmeler kolay kolay kurdurmazlar, kurdurmazlarsa kelebekler vadisine doğru devam edebilirsin. Aşağıdaki camping 100 lira olması lazım, hiç gerek yok, köydekilerden rica ettiğinde duş imkanı da sağlarlar çadır kurmana da izin verirler. Bahsettiğim yere ulaşman için kabak istikametinde ilerlemen gerekiyor.

Bu kadarla yetiniyorum çünkü 10 gün bu rotada yeterli, diğer türlü keyif alamazsın. Salda şart diyorsan onu da şöyle anlatayım; kamp yerleri ücretsiz, göl batık, yüzmeni tavsiye etmem. Çok fazla ölen oluyor. Tek bir işletme var çadır alanının kenarında belediyeye ait, çok kaliteli bi yer değil ama fiyatları da çok uçuk değil. Yerli maldiv falan hikaye, beyaz taşlardan bi kumsalı var. En son gittiğimde kıyıya bungalow inşaatları vardı, belki şu an komple ranta kurban gitmiş bile olabilir. Araban yoksa ulaşımı biraz sıkıntılı.

Akdenizdeki yerler için de bi başka zamanda ekleme yaparım belki, iyi tatiller.

Yazan:Yurtiçi/yurtdışı birçok yeri adımlamış biri.

the beatles - sgt. pepper's lonely hearts club band

kapağıyla olsun şarkılarıyla olsun çocukken aklımı alan albümdür.

The prodigy - the fat of the land

hakan kursun - kaos
king crimson - In The Court Of The Crimson King

dire straits : Money for Nothing , Sultans of Swing

Barış Manço & Kurtalan Ekspres - Sözüm Meclisten Dışarı
Pink Floyd - Wish You Were Here
Rolling Stones - Aftermath
Sting - ...Nothing Like The Sun
Toto - Toto IV
Sezen Aksu - Deliveren
Levent Yüksel - Med Cezir

Ara ara tamamını, sık sık içerisinden bir ya da birkaç şarkısını dinlediğim albümler bunlar; ilk anda aklıma gelenler olarak.

Aynı hastalık bende de var maalesef.

Radiohead - Ok Computer

sagopa - kits, bunun gibiyi geçtim buna yakın bi albümü şu an sagopa bile istese tekrardan yapamaz.

air - moon safari

aslında çok var,

teoman - o
the doors - best of
tarkan - karma
devendra banhart - smokey rolls ..
the last shodow puppets, ilk albüm
oasis - definitely maybe
rihanna - anti
.
.
.

sertab erener - lal
levent yüksel - med cezir

Tool - 10.000 Days
Oasis - Definitely Maybe
Radiohead - Ok Computer
Nirvana ve Alice in Chains Mtv Unplugged

dire straits : Money for Nothing +1
bugün iyi müzik dinlememde başlangıç albümüdür.

levent yüksel - med cezir

Joy division - Closer, Here are the young men, Unknown pleasure
Dark tranquillity- Atoma, the gallery
Dead Combo- Lisboa Mulata
Calexico- Algiers
Tindersticks - Curtains, Tindersticks

The night at the opera

Dream Theater - Metropolis Part 2: Scenes From a Memory

Bu sene albümüm 20. yılı temalı turları var.

çok fazla var ya.. 1 tane yazacaksak in solitude'un sister'ı derim. ama buna gelene kadar dolu favori albümüm var, söz ve beste açısından takdir ettiğim bir dolu albüm ve tabii hiçbiri beni bunun kadar etkilememiş bir dolu albüm. :D

Odessa'ya gittim daha önce. Ben beğendim şahsen fakat dikkatli olunması gereken bir yer diğer yerlerini bilemiyorum. Ucuzluk konusuna gelirsek pek fazla ucuz değil yani Türkiye ile hemen hemen aynı derecede bazı şeyler, fark etmiyor yani. Kimlikle gidecekseniz havalimanında elli saat sizi boş yere tutuyorlar bilginiz olsun. Ben pasaportla girdim bir sıkıntı olmadan direkt geçtim, arkadaşımı kimlikle yaklaşık 4-5 saat beklettiler. Diğer şehirlerini bilemem yalnız Odessa bana değişik geldi yani denizi olduğu için o şehre bir farklılık katıyor bana kalırsa. Akşama doğru deribasovskaya caddesi bayağı dolu oluyor insanlar eğlenceler falan ama dediğim gibi dikkat edilmesi gerekiyor. Türklerden ve Azerilerden kesinlikle uzak durun. (git: eksisozluk.com)

Edit: Unuttum bu arada Arcadia tarafları var bar, club tarzı böyle bir sürü mekan var. Ben True Man Club'a gitmiştim ve beğendim, Pazartesi günleri kokteyllerde yüzde elli indirim oluyordu içkilerde. Şehir merkezinden 7 grivna ile gidiliyor otobüsle. Otobüsler sabit para, yani benim bildiğim kadarıyla.

Lviv'e geçen yıl mart ayında gittik. yaz aylarında daha güzel olur muhtemelen. lviv için aşağıdaki videolarımıza bakabilirsin. (reklamlar :)

www.youtube.com

www.youtube.com

10 gün kadar öncesi Lviv'deydim. 3 gün fazlasıyla yetti. Paraları değersiz ve birçok şey ucuz diyebilirim(Giyim hariç, Lviv forum'a giderseniz fark edeceksiniz.). Ucuz olduğunu avrupa ile kıyaslayarak söylüyorum elbette, yoksa Türkiye ile yeme içme noktasında hemen hemen aynı. Ulaşım uber'le çok çok ucuz. Popüler yerler birbirine yakın, küçük kendi halinde bi şehir Lviv. Giderseniz yerel halkın arasına karışıp enteresan şeyler görmek istiyorsanız her gün kurulan bit pazarını ve meyve/sebze/et halini gezin mutlaka. Antalya Restorant'taki Çetin abiye Vedat abiye her konuda danışabilirsin, mutlaka yardımcı olurlar. Fiyatları ortalamadan bi tık yukarıda ama gerçekten iyi insanlar, her konuda yardımcı oldular bana.

Lviv'den Kiev'e trenle 7-8 saatte ulaşılıyor, Kiev'e de gittim. Tren yataklı ve biletler uygun, yaklaşık 120 liraydı tl ile. Kiev bi tık daha büyük bi şehir. Evlerde binalarda Lviv'deki doku yok. Lviv uzun yıllar Polonya'ya bağlıymış zaten, sınır şehir Polonya ile. Ben şahsen Lviv'i daha çok beğendim.

edit:
Kiev'de tanıştığım bi Ukraynalı Lviv'de kayak merkezine gidip gitmediğimi, gitmediysem çok şey kaçırdığımı söyledi. Güzel restoranın olduğu hoş yaz/kış gidilebilecek güzel bi kayak merkezi varmış Lviv yakınlarında. Ben gitmedim ama oraya da gidilebilir uber hazır legalken.

ucuz değil o kadar, işte türkiye gibi fiyatları. alkol dışında öyle ekstrem bir ucuzluk bekleme. tabii avrupa'ya göre ucuz kalıyor. lviv zaten avrupa kentleri gibi. kiev ve odessa belli başlı şehirleri. ben 2 yıl önce yazın 10 günlüğüne gittim, gayet beğendim. hatta odessa rotamızdan uzak kaldığı için gidememiştim, fırsat olsa da gitsem diye bekliyorum.

Geçen ağustos ayında Lviv'e gittim 4 gün yeterli oluyor. Rynok square'de 2 bira 2 pizzaya 300 grivna vermiştim o zamanın kuruyla 60TL falan yapıyor zaten şehrin en pahalı yeri burası düşün. Ağustos'ta bir gün yağmur atıştırmıştı. Onun dışında serindi hava Şuanki bahar ayları gibi.2 tane tur (üstü açık otobüs veya tren otobüs) var gider gitmez biriyle şehri gez ne nerde çözersin. Her yere yürüyerek gidebilirsin veya bisiklet kirayalabilirsin (next bike) yürümüycem dersen Uber var.